7. Gün ( Ohrid -Selanik )



02 Eylül 2011 Cuma…
Elveda Tiran... ( Görüşmesek te olur J )


Sabah kahvaltı beklendiği gibi zayıftı :-) ama bir de ikinci poşet çayı getirip yanına da 1 euroluk fiş koyduklarında içimizden tebrik ettik :-) Ödedik ve yola koyulduk.

Tiran’da kalmaya karar verirken içimizde olan “ iyi bir fırsat işte Tiran’ı da gezeriz “ duygusu nedense uçup gitmişti J
Arnavut ciğeri ve Elbasan tavayı eve dönünce yeriz diyerek yola koyulduk… GyPSy e göre 430 km. yolumuz var Selanik’te konaklamak için.
İlk hedef dağları aşıp Elbasan’a oradan da Makedonya - Ohrid’e ulaşmak..
Elbasana kıvrım kıvrım bir dağ yolunu aşarak ulaşıyoruz. Bu arada neredeyse dağ başına kadar araba yıkama yerleri görüyoruz…
Dağdan Elbasan’a inerken yukarıdan bakınca bir sürü tuğla fabrikası var herhalde hissi doğuyor ki ileride bir yerde belli ki ekonomik ömrünü doldurup terk edilmiş fabrikalar görüyoruz.
Elbasan’dan Ohrid’e doğru yine ortalama 40 Km. ile ilerliyoruz. Ve her şeye karşın Tiran’da gecelediğimize şükrediyoruz, bizim bu yolu gece gitmemiz mümkün değilmiş çünkü.


Ohrid gölünün Makedon kıyısına bir uğruyoruz ama kalan 290 km. bizi kasıyor ve belki de gölün güzel olmayan bir kıyısına indiğimizden sadece birer pizza atıştırıp yola devam etmeyi uygun buluyoruz.


Makedon –Yunan sınırında şık bir hanım polis bizi karşılıyor ve güzel bir Türkçe ile yeşil kartımızın ( mecburi trafik sigortası ) 5 gün sonra biteceği uyarısını yapıyor. Biz de zaten yarın eve döneceğimizi söylüyor, teşekkür ederek ayrılıyoruz.



Yollar giderek güzelleşiyor, hızımız artıyor. Akşamüzeri Selanik’e varıyoruz.


Hemen herkesten duyduğum ortak kanı şu idi “ Selaniiik ? aynı İzmir… biraz küçüğü işte “ J 


Peki gezdikten sonra bizim yorumumuz ne oluyor ?
“ Aynı İzmir işte… Kordon boyu filan  J  Saat kulesi yerine beyaz kulesi var.


Bir internet cafe bulup ( burada ismi internet house J ) otel rezervasyonumuzu yapıyoruz. Karşımıza çıkan 62 otelden ( park yeri – wireless – mesafe olarak ) bize uygun olan Queen Olga Hotel’e rezervasyonumuzu yaptırıp Queen’e ve Freddie Mercury’e bir selam çakıyoruz… 
Otelin bariyerli otoparkı ücretli? ama hemen önünde kocaman ve düzenli bir park arazisi var ve ücretsiz? 


Tam park ederken bir Yunanlı çift geliyor araba ile bir şeyler söylüyor, önce park edemezsiniz gibi anlıyor gıcık oluyorum, sonra İngilizce konuşmaya başlayınca “ ben de hemen arkanıza park edeceğim diyor " mesafe istiyor.
Park edince de plakamıza bakıp ben Türkleri çok severim, seneye sizdeyim, Pamukkale nasıl bir yer? Tavsiye eder misiniz? Sorularını olumlu cevaplayıp ülkemize bir turist daha kazandırmanın keyfi ve dostlukla otele giriyoruz. Eski ama güzel bir otel. Ya sahibi çok hassas, ya da aman yanar-manar diye her yerde asssllaaa sigara içilmez tabelaları var.


Hemen kent gezisi, kalamar, karides, midye lezzeti için meydana iniyoruz. Genç bir polise nerede deniz ürünleri yiyebileceğimizi soruyoruz, düzgün bir İngilizce ve dostlukla tarif ediyor. Doğru tarif, çünkü çok lezzetli yemekler yiyoruz. O sırada yolda bir börekçi görüp yerini GyPSy de işaretliyorum sabah kahvaltısı burada yapılacak.
Yemek sonrası keyifle otele dönüyor, eski otelin gürültülü havalandırmasını kapatıp uyuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder